Netflix yapımı bir dizi olan The OA, konu olarak bilim kurgu, fantastik ve doğaüstü olayları içerik edinmektedir. The OA, dizide aynı zamanda başrolde yer alan Brit Marling tarafından kaleme alınmıştır. İnternet üzerinde yayın yapan dizi şuan için 1 sezondan ve 8 bölümden oluşmaktadır. Netflix tarafından açıklanan ve seyirciler için büyük sevinç kaynağı olan haber ise 2.sezonun da yayınlanacağıdır.
The OA Konusu:
Bundan tam 7 sene önce ortalardan kaybolan ve 7 yıldır nerede olduğu hakkında hiçbir fikir olmayan Prairie Johnson adındaki genç kız, bir köprüden atlayarak intihar etmeye kalkışmış fakat bu intihar başarılı olamamıştır. Şans eseri atlattığı bu olaydan sonra hastaneye kaldırılır ve doktorlar tarafından tedavi altına alınır.
Hastanede yıllardır görüşmediği ailesiyle karşılaşır. Ailesi Prairie ‘deki birçok değişiklik karşısında gördüklerine inanamazlar. Ortadan kaybolmadan önce gözleri kör olan genç kız, şuanda görebilmekte ve adının OA olduğunu iddia etmektedir. Bunların yanında Prairie ‘nin vücudunda ne olduğu pek seçilemeyen yara izleri bulunmaktadır.
Genç kız, ortada olmadığı 7 yıldan sonra bazılarının mucize olarak adlandırdığı bazılarının ise korku ile yaklaştığı biri haline gelmiştir. Prairie ‘nin yıllardır nerede olduğu merak edilmektedir. Ancak Prairie, hem FBI ‘a hem de ailesine ortadan kaybolduğu yıllarda başından geçen olayları anlatmamakta kararlıdır.
The OA Dizisindeki Karakterler (Oyuncular) :
Prairie Johnson / OA:
Dizinin başrolünde yer alan Prairie 20 ‘li yaşlarında genç bir kızdır. Okul otobüsüne yapılan saldırı sonucunda kör olmuştur. Çocukken babasını kaybettiği için evlatlık olarak verilmiştir. Henüz 21 yaşında iken deneyler yapan Dr. Hunter Hap ile tanışır ve 7 yıl boyunca Dr. Hunter Hap tarafından deneylere tabii tutulur. Bu sırada Homer adındaki gence aşık olmuştur. Daha sonra gözleri görmeye başlamıştır ve kendine OA (The Original Angel) adını seçmiştir.
Dr. Hunter Hap:
Dr. Hunter Hap kendini tamamıyla işine adamış olan bir bilim insanıdır. Sadece NDE ‘ye kafa yorarak yıllarca çalışmalar yapmıştır. Hap, Prairie ile ilk olarak tren istasyonunda o keman çalarken karşılaşmıştır. Prairie NDE (Ölüme Yakın Deneyim) yaşayıp yaşamadığını sorar ve Prairie evet cevabını verir. Daha sonra bir restorana giderler ve Dr. Hunter Hap NDE yaşayan kişiler öldükten sonra nereye gittikleriyle ilgili meraklarını anlatır ve Prairie ‘nin dikkatini çeker. Ardından ona kendi ürettiği kalp ritimlerini duymasını sağlayan bir cihazı takar ve insanların kalp atışlarını duymasını sağlar. Prairie bu cihazdan sonra oldukça heyecanlanır ve Dr. Hunter Hap ‘tan kendisini de incelemesini, onunla gitmek istediğini belirtir. Bunun üzerine bir helikopterle Dr. Hunter Hap ‘ın evine giderler. Hap onu dört tarafı kapalı bir yatak odasına yerleştirir. Prairie kendi yaptığı hatadan dolayı pişman olsa da Dr. Hunter Hap artık amacına ulaşmıştır ve Prairie ‘yi deneylerinde kullanmak üzere elde etmiştir.
Homer:
Homer, lise yıllarında futbolcu olan ve futbol şampiyonu olan karakterimiz. Kendisi Dr. Hunter Hap ‘ın deneklerinden biridir. Kendi eşyası olan şampiyonluk yüzüğünü arkasında bir iz bırakmak amacıyla Dr. Hunter Hap ‘ın tuvaletine saklamıştır. Kendi isteğiyle Dr. Hunter Hap ‘in deneklerine arasına katılmıştır çünkü bunun karşılığında para alacaktır. Bu paraya ihtiyacı vardır çünkü kız arkadaşı Mandy ‘den kimsenin haberi olmadığı bir çocuğu vardır ve çocuğunun bakım ihtiyaçlarını karşılamak zorundadır. Kendisi çocuğunun onu terk ettiğine dair düşüncelerde bulunmaması için Mandy ‘e para yollamak istemektedir. Ayrıca 2. Hareketi keşfetmiştir.
Abel Johnson:
Abel Johnson, Prairie Johnson ‘ı evlat edinen babasıdır. Nancy Johnson aksine Prairie konusunda daha esnek bir tutum sergilemektedir.
Nancy Johnson:
Nancy Johnson, Prairie Johnson ‘ı evlat edinen annesidir. Ayrıca Prairie konusunda aşırı korumacı ve temkinli yaklaşmaktadır. Oldukça endişelidir çünkü Prairie ‘in artık ona ihtiyacı yok gibi görünüyor.
Steve Winchell:
Steve sorunlu bir lise öğrencisidir. Okul hayatında yaşadığı birçok kavga ile okuldan atılma eşiğine gelmiştir. Ayrıca o bir uyuşturucu satıcısıdır. Ailesi tarafından askeri okula gönderilmemek için okul öğretmeni Ms. Broderick Allen ve Prairie ‘nin yardımıyla iyi bir öğrenci olmaya çalışmaktadır. Okulda bir arkadaşına yumruk atması sonucu Ms. Broderic Allen tarafından okuldan atılmak istenen Steve Winchell, Prairie ‘den üvey annesi kılığında öğretmeniyle konuşmasını ve onu okuldan atılmaması için ikna etmesini ister. Bunun karşılığında da Prairie ‘ye yardım edecek 5 kişilik bir grup oluşturacağına söz verir. Prairie ile ilgili planı işe yarar var öğretmeni ikna olur. Fakat sonrasında Prairie ‘nin başına iş açılır.
Ms. Broderick Allen:
Kendisi Steve Winchell ‘ın öğretmenlerinden biridir. Kardeşi yakın bir zamanda ölmüştür. Prairie ‘nin üvey anne kılığından onunla konuşmasını onu oldukça etkilemiştir ve Steve hakkında daha pozitif şeyler düşünmesini sağlamıştır. Ms. Broderick Allen artık Steve Winchell ‘ın daha iyi bir öğrenci olması konusunda ona yardım etmektedir.
French (Alfonso):
Lise son sınıf öğrencisi olan ve lisenin lakros takımında başarılı bir performans sergileyen bir öğrencidir. Okuldan mezun olduktan sonra Ivy Lengue Koleji ‘nde Mikrobiyoloji ve Kimya ‘ya dikkatini vermeyi planlıyor. Ailesi açısından sıkıntılı olan French ‘in annesi alkoliktir ve 2 küçük kardeşi bulunmaktadır.
Mr. Azarov:
Mr. Azarov Prairie ‘nin gerçek babasıdır. Prairie ‘nin küçükken yaşadığı otobüse saldırısında gözlerini kaybetmesini bir sır gibi saklamıştır ve onu Rusya ‘dan Amerika ‘ya kaçırarak bir körler okuluna göndermiştir. Orada Prairie ile teyzesi ilgilenecekti, Mr. Azarov ise bir süre sonra Prairie ‘nin yanına geçecekti. Fakat bir süre sonra kendisi vefat etti ve artık Prairie teyzesine emanetti. Yaşadığı ömrü boyunca Prairie ‘ye göz kulak olması için teyzesine çok miktarda paralar yollamıştır. Prairie ‘den son isteği ise çalması olmuştur.
Ayrıca dizide yer alan diğer oyuncular Jesse, Buck Vu, Miles Brekov, Scott Brown, Elias Rahim, Renata ve Rachel olmak üzere belirtilebilir.
The OA Detay:
Yapım Yılı: 2016
Tür: Bilim Kurgu, Doğaüstü, Fantastik , Dram
IMDb: 7,8/10
Yayınlandığı Kanal: Netflix
Senarist: Brit Marling ve Zal Batmanglij
Süre: 30 – 70 dakika
Oyuncular: Abel Johnson, Buck Vu, Elias Rahim, French, Hap, Homer, Jesse, Miles Brekov, Mr. Azarov, Ms. Broderick Allen, Nancy Johnson, Praririe Johnson, Rachel, Renata, Scott Brown, Steve Winchell
The OA ve Bitmeyen Marling Kavgası
Jessica Jones’un uzun soluklu molası sonrasında “suları duruldu mu acaba” dedirten Netflix, 16 Aralık’ta “8 bölüm birden” THE OA’yı, dizi severle buluşturdu. Brit Marling’in başrol oynadığı ve senaryosunu kaleme aldığı The OA, tüm dünya izleyicisinde karışık duygu ve düşüncelere yol açtı. İzleyicilerin yarısı, The OA için “hayatımda izlediğim en iyi iki-üç diziden birisi” derken, diğer yarısı ise Brit Marling’i dolandırıcı olmakla suçladı. Kimisi ABD’nin Pelin Batu’su yakıştırmasını yaptı. Kimi izleyici ise Marling’i beceriksiz olmakla itham etti.
Yayınlanan sekiz bölümü de izlemiş biri olarak, dizinin izleyicimizi neden ikiye böldüğü üzerine -naçizane- fikir belirtmek istiyorum. Spoiler illetine tutulmama sözünü vererek sizleri yazının devamını, gönül rahatlığıyla okumaya davet ediyorum… The OA’ya dokunabilmek için öncelikle Marling’in kariyerine bir göz atmak gerekli. Marling, 2011 yılında “Sound of My Voice” filmini yazdı ve başrolünü oynadı. Marling, bu filmiyle bir kült haline geldi ve kendi özel izleyicisini kazanmış oldu. Ne var ki The OA için yapılan eleştirilen tümü Sound of My Voice için de yapılmıştı… Sound of My Voice’u izleyenler, sosyal medyada filmle ilgili nefretleirini kustu. Hatta ABD’de işler o kadar çığırından çıktı ki; hayatlarından “80 dakika çalındığı” iddiasıyla Marling’e davalar bile açıldı. Peki aynı filmi izleyen, aynı sosyo-ekonomik yapıdan insanların filme hayran olma sebepleri neydi? Sound of My Voice’u berbat bir film olarak görenlerle, övenleri, The OA nasıl yeniden aynı kavganın ortasına attı?
İşin sırrı senaryo yazım tekniklerinden, kuramsal seçimlerden geçiyor. Bir ana karakterin önüne sunulan büyük bir sorun, kahramanın sorunu ya da belayı aşacak gibi olup, tekrar tekrar kötü duruma düşmesi ve en dibe vurduktan sonra olayların üstesinden gelmesi yani klasik dramatik yapı + hero story tekniğine alışkın izleyici, yeni bir diziye başlarken bilinç altında bu yapıyı izlemeyi umarak başlıyor. Bu yapı, senaristin seyirciye ileride çözeceğini vaad ettiği sözler barındırıyor. Set-up yani kurulumlar kaleme alan senarist; dizi ya da film sonuna doğru bu ip uçlarını birer birer çözüp, eseri kapalı bir sonla bitiriyor. Bu sayede izleyicide bir yarım kalmışlık hissi yaşanmıyor. İzleyicinin sorularının tümü yanıtlanıyor, konu “kapanıyor”. Peki Brit Marling ne yapıyor?
Marling, tipik bir minimalist anlatı senaristi. Minimalist hikaye anlatımında, olayların ucu açık bırakılarak hikayeyi sürdürme ya da sonlandırma insiyatifi izleyiciye bırakılıyor. Stranger Than Paradise (Jim Jarmusch, 1984), In The Mood For Love ( Wong Kar-Wai, 2000), K-Pax (Ian Softly, 2001) bu anlatı biçiminin en ünlü örnekleri… Marling, Sound of Voice’ta gelecekten (2054) geldiğini söyleyen bir tarikat lideri kadının ve bu kadının gizlice belgeselini çeken bir çiftin hikayesini anlatmıştı. Film, bir dolu soru işaretiyle sona erdi. Hikaye öyle dengede bitti ki filmin ana sorusu yanıtsız kalmış oldu. Daha doğrusu bu yanıtı vermek bizlere düştü.
The OA dizisinin sevilme-nefret edilme durumu tam olarak aynı nedenlerden kaynaklanıyor. Minimalist hikaye anlatımı, dizide verilen sözlerin (Marling bizlere aslında hiçbir söz vermiyor) çoğunun tutulmaması, ucu açık biten, “kapatılmayan” bir son… Klasik hikaye anlatımını sevenler dizi bittiğinde kandırılmışlık hissi duyarken, minimalist hikaye anlatımından hoşlananlar diziyi bir baş yapıt olarak değerlendiriyor. Henüz diziyi izlemediyseniz bu açıklamaya çalıştığım yöntemlerin hangisinin taraftarı olduğunuzu iyice düşünün derim. Çünkü hayat çok kısa ve bu dizi hayatınızdan 6 saati aşkın bir süreyi alacak…